Amblemdeki
kırmızı ve beyaz renkler, Kahramanmaraş’ın meşhur olan (acı) Kahramanmaraş biberini ve (tatlı) Kahramanmaraş dondurmasını temsil ederler.
Lacivert renk takımın üçüncü, alternatif rengidir.
Kahramanmaraş'ta bulunan Hitit eseri -Kahramanmaraş aslanı- kulübün
sembolü olmuştur. Bu aslanın üzerinde yürüdüğü kale Kahramanmaraş
Kalesini temsil eder. 'KMS' yazısı Kahramanmaraş Spor
kelimelerinin ilk harfleridir.
6 Mayıs 2014 Salı
KAHRAMANMARAŞSPOR
Kahramanmaraşspor, 21 Şubat 1969 tarihinde kurulan ve rengini Dondurma ve Kırmızı Biber'den alan kırmızı-beyaz renklere sahip bir spor kulübüdür. Kulüp 15 yıl boyunca deplasmanlı amatör bölgesel kümelerde mücadele etti. 1984 yılında profesyonel hayatına başladı.
Amatördeki
son yıllarında önce katılma ligi ikinciliği, arkasından Türkiye
amatör futbol şampiyonluğu kazanan ve ikinci Türkiye ligine adım
atan Kahramanmaraşspor, 1987-1988 sezonunda yer aldığı 2. lig B
grubunda şampiyon olarak Türkiye birinci futbol ligine çıkmayı
başardı. Ancak yaşanan bazı olumsuzluklar yüzünden tekrar 2.
Lig'e düştü arkasından da 3. Lig'e kadar indi. Uzun yıl 2.
Lig'de oynadı ve 2007-2008 sezonunda ligden düştü. Hemen ardından
tekrar yükselip 2. Lig'de mücadele eden Muhammed Günkut yönetimindeki
Kahramanmaraşspor maddi krize girerek, 13 futbolcunun şehri terk
etmesinin ardından altyapı futbolcularıyla maçlara çıktı ve
ligde tutunamayıp tekrar TFF 3. Lig'e düştü. Düştüğü sezon
futbolculara olan borçlarından dolayı transfer yasağı konan
kırmızı-beyazlı kulüp transfer yapamadan 3. Lig'de tutunmayı
başardı. 1 Mayıs 2011 Pazar günü kulüpte yapılan kongrede
Kahramanmaraşspor'un Fatura Vizyon şirketine devredilmesi
kararlaştırılarak Sportif A.Ş. olma yolunda ilk adım atıldı.
Borçları
üstlenen kulübün yeni sahibi 1,5 yıl aradan sonra transferler
yaparak, kulübü Süper Lig'e taşımayı hedefliyor. Kahramanmaraş
Sportif A.Ş. olarak yola çıkacak olan kulübün ligdeki adı ve
kırmızı-beyaz renkleri değişmeyecek. 24 Mayıs 2012 tarihinde
Bingölspor'u penaltılarla 4-2 yenerek 2. Lig'e yükselmişlerdir.
5 Mayıs 2014 Pazartesi
KAHRAMANMARAŞIN ÜNLÜ ŞAİR VE YAZARLARI
Her şehrin bir tılsımı olduğu
söylenir. Bu tılsım şehrin ulu kişisi tarafından şehir
kurulurken yapılır ve tılsım bozuluncaya kadar da şehrin
yaşayacağına inanılırmış. Bu efsanevi inanışın arkasındaki
temel saik, belki de şehrin fiziki mekanı ile ruhsal mekanının
birbiriyle bağlantılı olduğu gerçeğidir. Öyle ki, bu soyut
mekan kaybolduğunda,şehir taş, toprak ve kalabalıktan ibaret
kalacaktır. Peki Maraş’ı taş,toprak ve kalabalıktan ibaret bir
şehir olmaktan kurtaran bir tılsım var mıdır?
Bu soruya kesin ve net bir cevap
vermek çok zor. Ancak şu bir gerçek ki, Maraş’ı sıradan bir
şehir olmaktan kurtaran ve ona ayrıcalıklı bir konum bahşeden
sırrı tılsımda ya da büyüde değil,şiirde aramak gerekir.
Rasim Özdenören’e “Maraşlı mısınız?” diye sorulduğunda
“ Evet, Maraşlıyım. İnsanın bir yerden olması ona övünç
verirse bununla övünmek de isterim” demişti. Aynı duygu
yansımasını başta Necip Fazıl olmak üzere, Nuri Pakdil, Cahit
Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Ahmet Taşgetiren ve hatta aslen Maraşlı
olmadığı halde kendini Maraşlı addeden Sezai Karakoç’un
cümlelerinde de yakalamak mümkün. Bu duygu yansımasının
temelinde Maraş’ın şiirli bir şehir olması yatar.
“Maraş'a ekleyebilecek hiçbir şerefim yok, fakat Maraşlı olmaktan gelen bir şeref taşıyorum. Bu şerefi içimde rasgele bir duygu değil, sistemli bir gurur halinde besledim.” diyen Necip Fazıl, Maraş’ı “harikalar vatanı” olarak tanımlar. Necip Fazıl için Maraş “çocukluk günlerinden beri, masalını dinlediği, bir rüya alemini yeryüzüne kabul ve tasdik ettirecek” şehirdir. Sezai Karakoç “Maraş, çocuk yüreğimin ateş aldığı yerdir.” der ve ekler: “Belki ondan önce rüya alemi gibi bir iç dünyanın sahibiydim. Derinliğe aday bir dünya. Bu Maraş’ta alev aldı.” Maraş şiirli bir şehirdir ama bu şiir sıradan, derinliksiz, kaba bir şiir değildir. Hakikati kurcalayan, hertürlü zulme, şiddete, sömürüye ve baskıya direnmenin anlamını arayan bir şiir. Bu yüzden Maraşlı her şair aynı zamanda bir aksiyon ve dava adamıdır. Dünyanın hali hazır kötü gidişatına karşı başlatılan bu şiirli mücadele, eli kalem tutan her Maraşlı için önemli bir yol haritası haline gelmiştir.
“Sanatla başladı yurdumuzda yabancılaşma,yine sanatla kalkacağız ayağa” diyen Nuri Pakdil, bu şiirli mücadelenin önde gelen isimlerinden biridir. Onun için Maraş, güzel insanların,yalnızlıkların, hüzünlerin, birlikteliklerin, dostlukların ve ayrılıkların nahif şehri olduğu gibi içinde hep bir “red” barındıran,kuşatmalara, işgallere, dayatmalara asla teslim olmayan gül yetiştiren zarif insanların da kentidir.
Halk şiirin büyük ustası Karacaoğlan, divan şiirinin ünlü temsilcilerinden; Sünbülzade Vehbi,tekke şiirinin en tanınmış ismi; Kuddusi, 19 yy. halk şiirinin ikikardeş ismi; Şirazi ve Şazi, modern Türk şiirinin hecedeki zirvesi;Necip Fazıl, İkinci Yeni’nin öncülerinden; Sezai Karakoç, Edebiyat’ın gür ve aykırı sesi; Nuri Pakdil, ünlü eleştirmen, dil bilimci ve denemeci; Nurullah Ataç, modern şiirin son gözdesi; Cahit Zarifoğlu,Türk hikayeciliğinin önde gelen isimlerinden; Rasim Özdenören, modern halk şiirinin temsilcisi; Abdurrahim Karakoç, İslami duyarlığını başyazarlığa taşıyan Ahmet Taşgetiren, kitapları ve konferanslarıyla tartışma programlarının vazgeçilmez ismi; Abdurrahman Dilipak, Sebebey şairi Erdem Bayazıt, Akif İnan, Bahattin Karakoç, Alaaddin Özdenören,Rüştü Şardağ, İsmail Kıllıoğlu, Hikmet Özdemir, Şeref Turhan, Osman Sarı, Vehbi Vakkasoğlu, Hayati Vasfi Taşyürek, Derdiçok, Aşık Mahzuni,Tahsin Yücel, Şevket Bulut, Şevket Yücel, Fatih Okumuş, Mevlana İdris Zengin, Ömer Aksay, Ömer Erinç, Atıf Bedir, Bejan Matur, Nedim AliZengin, Ali Karaçalı, Kamil Aydoğan, Necip Evlice, Mehmet Narlı, AliBüyükçapar, Mehmet Gemci, Bünyamin K ve adını sayamadığımız daha birçok şair ve yazarın Maraşlı olmasını tesadüfle değil, şehrin şiirli oluşuyla açıklamak gerekir. Şiir Maraş ve Maraşlı için vazgeçilmez bir alandır. Çünkü şiir hayatiyettir. Şiirini yitirmiş bir şehir, aslında şuurunu da yitirmiş demektir. Bu yüzden Maraş’ın kurtulmuşluğu ve kahramanlığı ile şiiri/şuuru arasında doğrudan ve sıkı bir bağ vardır.Adeta şehrin silüetinde soyut kuleler gibi yükselen şiirle ahitleşmiştir.
KAHRAMANMARAŞ BİBERİ
Kahramanmaraş
Kırmızı Biberi çok meşhurdur. Türkiye'nin her tarafında
aranılan özelliklere sahiptir. İlin iklim yapısı, arazi yapısı,
bol soğuk su kaynaklarının olmasından dolayı Türkiye'nin en iyi
kırmızı acı biberi burada yetiştirilir. İlimiz, Türkiye
tüketiminin %45'ini karşılamaktadır, acı kırmızı
Kahramanmaraş biberi başta rengi olmak üzere aroması ve acılık
oranı ile dünyanın en kaliteli ve aranan biberi durumundadır.
Kırmızı biber baharat olmasının yanı sıra beslenmede de son
derece önemli bir gıda maddesidir.
KAHRAMANMARAŞIN ENLERİ
En başta kuşkusuz MARAŞ DONDURMASI gelir.
FISTIK EZMESİ
PEKMEZLİ SUCUK(ŞIRA)
UN SUCUĞU
SAMSA
PESTİL
ÇÖREK
YAPRAK BİBER
TARHANA
FISTIK EZMESİ
PEKMEZLİ SUCUK(ŞIRA)
UN SUCUĞU
SAMSA
PESTİL
ÇÖREK
YAPRAK BİBER
TARHANA
KAHRAMANMARAŞ TARHANASI
Kahramanmaraşlıların
vazgeçemedikleri yiyeceklerinin başında gelir.Hem
kuru hemde ıslatılarak yenilir, kemik suyu ile ıslatılmış
tarhananın hayal edilemez kadar tadı vardır. Çorbası meşhurdur.
Tarhana
Tarifi:
Yapımı
ise büyük mahsere kazanlarında pişirilir. Temizlenen dövmeler
pişirme esnasında kuvvetli bir kişi tarafından ağaçtan yapılı
"Tarhana küreği" ile sürekli karıştırılır.
Pişirilen aş, bezler üzerine çekilerek soğutulur. Büyük
leğenlerde yoğrularak üzerine davar yoğurdu ilave edilir. Yoğurtla
iyice yoğrulan tarhana, çukurluk bir yerdeki bez üzerine taşınır.
Üzeri iyice kapatılır. Bir gün dinlendirilir. Komşu ve akraba
kadınları toplanarak sabah erkenden dam başındaki "çiğ"Ierin
üzerine el maharetleri ile sererler. Serildiği günün akşamı
"Tarhana Firiği" hazır olur. Bir gün sonrada tamamen
kurur. Toplanarak özel olarak yapılan bidonlarda saklanır.
Kahramanmaraş'a özel geleneksel yiyeceklerden birisi olan "tarhana"
bugün bir ev üretimi zahire olmaktan öteye gitmiş ve önemli bir
sektör haline gelmiştir.
Tarhana
firiği, ceviz, badem içi veya taze antepfıstığı ile birlikte
çerez olarak yenilir. Komşulara, akrabalara, tarhana sevenlere
ikram edilmesi bir gelenektir.
KAHRAMANMARAŞ YEMEKLERİ
KAHRAMANMARAŞIN
SEVİLEN YEMEKLERİ LİSTESİ
- Tirşik çorbası
- Tarhana çorbası
- Eşkilaye sulusu
- Ekşili çorba
- Nohut yahnisi
- Simit köftesi
- Söğürme
- Tas pilavı
- Yavan köfte (Mercimek köftesi)
- Acem (Havuçlu) pilavı
- İçli Köfte
- Fıstıklı pilav
- Çiğ köfte
- Çökelek böreği
- Bayram çöreği
- Ekşili köfte
- Yoğurtlu köfte
- Ekşili Kebab
- Ciğer Kebabı
- Yaprak Sarması
- Ekşili Bamya
- Patlıcan Kebabı
- Bulamaç
- Kuru Dolması
- Yarmalı Mercimek Çorbası
- Yoğurtlu Yarma Çorbası
- Pıt Pıt Lapası
- Kabak Lapası
- Sömelek Köfte
- Maraş Pilavı
- Yarma Aşı
- Şekerli Pide
- Saç Kavurması
- Külbastı
- Leğen Çorbası
- Bazlama
- Maraş Paçası
- Suluyağlı Köfte
- Yoğurtlu Kebab
- Mimbar Dolması
- Et Kabağı Sulusu
KAHRAMANMARAŞIN LEZZETLERİ
Kahramanmaraş’ta
kültürel değerlerin bir ögesi de yemek ve tatlılardır. Kış
için tarhana, bulgur, yarma, nişasta hazırlanır ve biber,
patlıcan, kabak, bamya ve fasulye gibi yiyecekler kurutularak
saklanır.
Tarhana,
eşkili çorba, yarmalı mercimekli çorba, yoğurtlu yarmalı çorba, Maraş paçası gibi çorbalar; simit köftesi, içli köfte,
sömelek köfte, suluyağlı köfte, eşkili köfte, yoğurtlu köfte,
yavan köfte, ekşili aya köftesi gibi köfte çeşitleri; keşk aşı
(yarma aşı) Maraş pilavı, tavuklu pilav, acem pilavı,
domatesli pilav, yarma pilavı,peynirli ve çökelekli börek,
bayram çöreği gibi pilav ve börekler yöreye özgü yemeklerdir.
Tatlı
olarak ünlü Maraş dondurmasını unutmamak gerekir. Fıstık
ezmesi, un sucuğu, pestil sucuğu, hapısa yörenin bilinen diğer
tatlılarıdır.
MEŞHUR KAHRAMANMARAŞ DONDURMASI
Kahramanmaraş dondurmasını duymayan var mı? Peki ya tatmayan? Eğer hala Maraş dondurması yemediyseniz dünyanın en güzel lezzetlerinden birininden mahrum kaldığınızı bilmelisiniz.
Kahramanmaraş dövme dondurması Maraşlı Osman Ağanın, cinsel gücü
artırıcı olarak bilinen yabani orkideyi (salep) yaparken tesadüfen
keşfettiği tatlıdır. Sahlepli karsambaç olarak başlayan tatlı,
üç kuşak sonra Maraş dondurması olarak tanınmaya başlamıştır.
Kahraman Maraş dondurmasının en önemli özelliklerinden biri,
keçi sütünden yapılmasıdır.
Yapılışı:
Ahır
dağının eteklerinden beslenen keçilerin sütü önce bir eksper
tarafından kontrol edilir. 90°C sıcaklıkta ısıtılan sütler,
mikro organizmalardan arındırılır. Daha sonra bu süte önce
Ahır dağından toplanan sahlepe şeker katılır. İyice
karıştırılan bu karışım, 6-8 saat dinlendikten sonra -6°C
derecede soğutulduktan sonra tüketime sunulur.
28 Şubat 2014 Cuma
KAHRAMANMARAŞ'IN TARİHÇESİ
Hititler (ETİ) Dönemi
(M.Ö. 1650-660):
Kahramanmaraş ve çevresinde ilk yerleşen
ve hüküm süren birlikler Hititler'dir. Çevrede bulunan çanak ve
çömlekler, Hititler'in burada hüküm ve egemenliklerini
sürdürdüklerini ortaya koymaktadır. Hitit kalıntılarının en
belirgin özelliğine Elbistan-Karahöyük'te rastlanmaktadır. Orta
Anadolu ve Batı Anadolu'da Hitit imparatorluğu'nun çöküşü
zamanında (M.Ö. VIII. yy.) Hitit Kargamış Krallığı burada
hüküm sürdü. Geç Hitit Prenslikleri zamanında Kahramanmaraş ve
çevresinde Hititler'in "Gurgum Kent Devleti" egemenliğini
sürdürdü. Asur yazılarının yanında, diğer çeşitli
kaynaklardan da öğrenildiğine göre, bu dönemlerde şehrin adı
"Markasi" idi. Gurgum Kent Devleti'nin başında, Kral
Muttalli bulunuyordu. M.Ö. 721'de Gurgum Devleti Asurlulara
bağlandı. Hititler bir arada Kimmerler'in, sonra da İskitler'in
akınlarına maruz kaldılar. Fakat kısa bir süre sonra tekrar
bağımsızlıklarını ilan ettiler. (M.Ö.660)
Medler Dönemi
(M.Ö. 612-550):Sürekli
güneyden kuzeye, kuzeyden de güneye doğru göç eden Kimmerler'in
yerleşik bir devlet kuramaması üzerine, bir ara Kahramanmaraş ve
çevresi Asurlular'ın egemenliği altında kaldı. Bu sırada,
merkezi İran'da olan Med'ler, Keyaksares komutanlığında bir
orduyla Anadolu'ya geldiler. Güneydeki zengin komşusu
Babilkrallığındann da
yardım alarak Asurlulara karşı büyük bir saldırı düzenlediler.
Asurlular çaresiz
kalınca, bütün Asur mallarına el koyup yağmaladılar (M.Ö.
612). Asurluların başşehri sayılan Ninova'nın Medler'e
geçmesinden dolayı, Asurlular'ın hükümranlığında bulunan
Kahramanmaraş ve çevreside Medler'in egemenliği altına girdi.
(M.Ö. 612). Medler, sürekli yağmacı ve yayılmacı bir politika
izlediklerinden, ekonomik yönden güçlenemediler. Kahramanmaraş'ta
yaşayanlar, Medler zamanında fakirleşmeye başladılar. Bu arada
Pers ve Pers soyundan olanlar, Medler'in tutumlarını
beğenmiyorlardı. Nihayet Güney Iran'da toparlanan Persler'in
Ahameniş soyundan olanları, II. Kiros komutasındaki ordularıyla
Medler'in üzerine yürüdüler. M.Ö. 550'de Medler'i yenerek
bozguna uğrattılar. Orta Anadolu'ya kadar hertaraf Persler'in
egemenliğine girdi. Dolayısı ile Kahramanmaraş ve çevreside
Persler'in egemenliği altına girmiş oldu.
Persler Dönemi
(M.Ö. 550 - 333):
Persler doğunun ve Iran tarafında hüküm süren en zengin imparatorluklardan biriydi. 0 dönemlerde, doğu ile batı arasındaki önemli ticaret yolları ellerinde bulunuyordu. Güçlü ve ekonomik yönden kalkınmışlığın gereği, batıdaki alınan şehirleri de güçlendirme ve imar etme çabası içine girdiler. Kahramanmaraş ve çevresinin toprağı, zengin ve verimli olduğundan, burada genelde toprağa dayalı çalışmayı ön planda tuttular. Kahramanmaraş, Persler zamanında ekonomik yönden gelişip güçlendi. Persler zamanında şehrin ismi "Markasi" diye söyleniyordu. Bu dönemlerde Kahramanmaraş'ın güney kesimlerinde tarım yapılırken, Elbistan, Afşin ve Binboğa sırtlarında iklim yapısı gereği hayvancılığa daha çok önem veriliyordu. Persler ateşe taptıkları halde, bu yörede yaşayan halkın dini inançlarına pek karışmadılar. Yerli halk çiftliklerde köle olarak çalıştırıldılar. Başlarında ise sürekli asker bulunduruldu. Persler, M.Ö. 333'de Büyük İskender'e yenilince, Anadoluda olduğu gibi, Kahramanmaraş'ta Büyük Iskender komutasındaki Makedonyalılar'ın egemenliğine geçti.
Persler doğunun ve Iran tarafında hüküm süren en zengin imparatorluklardan biriydi. 0 dönemlerde, doğu ile batı arasındaki önemli ticaret yolları ellerinde bulunuyordu. Güçlü ve ekonomik yönden kalkınmışlığın gereği, batıdaki alınan şehirleri de güçlendirme ve imar etme çabası içine girdiler. Kahramanmaraş ve çevresinin toprağı, zengin ve verimli olduğundan, burada genelde toprağa dayalı çalışmayı ön planda tuttular. Kahramanmaraş, Persler zamanında ekonomik yönden gelişip güçlendi. Persler zamanında şehrin ismi "Markasi" diye söyleniyordu. Bu dönemlerde Kahramanmaraş'ın güney kesimlerinde tarım yapılırken, Elbistan, Afşin ve Binboğa sırtlarında iklim yapısı gereği hayvancılığa daha çok önem veriliyordu. Persler ateşe taptıkları halde, bu yörede yaşayan halkın dini inançlarına pek karışmadılar. Yerli halk çiftliklerde köle olarak çalıştırıldılar. Başlarında ise sürekli asker bulunduruldu. Persler, M.Ö. 333'de Büyük İskender'e yenilince, Anadoluda olduğu gibi, Kahramanmaraş'ta Büyük Iskender komutasındaki Makedonyalılar'ın egemenliğine geçti.
Makedonyalılar
Dönemi (M.Ö. 333-323):
Kahramanmaraş'ta Persler hüküm sürerken, Büyük İskender komutasındaki Makedonyalılar, İssos'ta Pers ordularını yenerek bozguna uğrattılar (M.Ö. 333). Bu tarihten sonra Makedonyalıların güçlü imparatorluğu Anadolu'nun her tarafındaki hüküm süren Persler'in egemenliğine tamamen son verdiler. Bu defa da,Anadolu tamamen Makedonyalılar'ın egemenliği altına girdi. Anadolu ile birlikte Kahramanmaraş ve çevreside Makedonya İmparatorluğu yönetiminin emrine girmiş oldu. Makedonyalılar zamanında şehrin ismi "Markasi" olarak söylendi. Büyük İskender, Hatay'ın İssos (Ayas) Ovas'ında son Pers hükümdarı III.Darius'u mağlup ettikten sonra Kahramanmaraş, Tekir, Göksun, Afşin ve Elbistan üzerinden İran'a yürümüştür. Bu dönemlerde Afşin ve Göksun köylerinde Hellenizm medeniyetinin izleri görülmektedir. Halenbu döneme ait eserler Kahramanmaraş Lisesinin yanındaki Kahramanmaraş Müzesi'nde sergilenmektedir. Aradan sekiz yıl geçtikten sonra, Makedonya İmparatoru Büyük İskender'in aniden ölmesi ile birlikte, yönetim boşluğundan, Makedonyalılar da kendiliğinden dağıldılar. (M.Ö. 323)
Kahramanmaraş'ta Persler hüküm sürerken, Büyük İskender komutasındaki Makedonyalılar, İssos'ta Pers ordularını yenerek bozguna uğrattılar (M.Ö. 333). Bu tarihten sonra Makedonyalıların güçlü imparatorluğu Anadolu'nun her tarafındaki hüküm süren Persler'in egemenliğine tamamen son verdiler. Bu defa da,Anadolu tamamen Makedonyalılar'ın egemenliği altına girdi. Anadolu ile birlikte Kahramanmaraş ve çevreside Makedonya İmparatorluğu yönetiminin emrine girmiş oldu. Makedonyalılar zamanında şehrin ismi "Markasi" olarak söylendi. Büyük İskender, Hatay'ın İssos (Ayas) Ovas'ında son Pers hükümdarı III.Darius'u mağlup ettikten sonra Kahramanmaraş, Tekir, Göksun, Afşin ve Elbistan üzerinden İran'a yürümüştür. Bu dönemlerde Afşin ve Göksun köylerinde Hellenizm medeniyetinin izleri görülmektedir. Halenbu döneme ait eserler Kahramanmaraş Lisesinin yanındaki Kahramanmaraş Müzesi'nde sergilenmektedir. Aradan sekiz yıl geçtikten sonra, Makedonya İmparatoru Büyük İskender'in aniden ölmesi ile birlikte, yönetim boşluğundan, Makedonyalılar da kendiliğinden dağıldılar. (M.Ö. 323)
Kapadokya
Krallığı Dönemi (M.Ö. 323 - M.S.17):
Makedonya Kralı Büyük İskender'in ölümü ve Makedonyalılar'ın kendiliğinden dağılması ile birlikte Kahramanmaraş'da Kapadokya Krallığı'nın egemenliğine geçti. (M.Ö. 323)Kahramanmaraş, M.Ö. 221'de Galat topluluklarının egemenliğine geçti. Galatlar, Anadolu'daki en savaşçı bir millet olarak tanınmaya başlandı. Bu sıralarda Kapadokya Krallığıda sık sık Galatlar'ın baskınlarına uğruyordu. Sonra Pontoslar ile Kapadokyalılar birleşince büyük bir güç ve topluluk oldular. Bu defa Kahramanmaraş tekrar alınarak Kapadokya Krallığı'nın egemenliği altına bağlandı. M.S. 17'de, Romalılar, bu bölgeyi alarak kendilerine bağladılar. Kapadokya Krallığı'nın tamamen Romalılar'a geçmesi üzerine Kahramanmaraş'ta bu defa Romalılar'ın egemenliği altına girdi.
Makedonya Kralı Büyük İskender'in ölümü ve Makedonyalılar'ın kendiliğinden dağılması ile birlikte Kahramanmaraş'da Kapadokya Krallığı'nın egemenliğine geçti. (M.Ö. 323)Kahramanmaraş, M.Ö. 221'de Galat topluluklarının egemenliğine geçti. Galatlar, Anadolu'daki en savaşçı bir millet olarak tanınmaya başlandı. Bu sıralarda Kapadokya Krallığıda sık sık Galatlar'ın baskınlarına uğruyordu. Sonra Pontoslar ile Kapadokyalılar birleşince büyük bir güç ve topluluk oldular. Bu defa Kahramanmaraş tekrar alınarak Kapadokya Krallığı'nın egemenliği altına bağlandı. M.S. 17'de, Romalılar, bu bölgeyi alarak kendilerine bağladılar. Kapadokya Krallığı'nın tamamen Romalılar'a geçmesi üzerine Kahramanmaraş'ta bu defa Romalılar'ın egemenliği altına girdi.
Romalılar
Dönemi (M.S. 17-395):
Makedonyalılar ve Kapadokya Krallığı zamanında, Kahramanmaraş ve çevresinde Hellenizm kültürü giderek tamamen yok olmuştur. Bunun yerini Semitik kültürü aldı. Romalılar zamanında, Kahramanmaraş ekonomik yönden canlılığını gitgide yitirmeye başladı. Romalılar, Suriye'yi hem güney hemde kuzey bölge olmak üzere ikiye ayırdılar. Kuzey bölgesinin adına "Kommagene Bölgesi" adını verdiler. Kuzey Suriye Vilayetine bağlı olan en önemli yerleşim bölgesinin başında Kahramanmaraş ve Adıyaman geliyordu. Kahramanmaraş, Romalılar döneminde önemli bir merkez haline getirildi. Bu dönemde şehrin adı "Germanike" diye söylendi. Romalılar zamanında başka şehirlerde birçok ayaklanmalar oldu. Fakat, Kahramanmaraş sakin bir yaşantı içerisindeydi. Kahramanmaraş bölgesine yapılan Sasani istila girişimleri sonuçsuz kaldı. Roma Imparatorlarından Valens döneminde (M.S. 364-378) Kahramanmaraş olağanüstü korunmaya alındı. M.S.395 yılında Roma'nın doğu ve batısı olmak üzere ikiye ayrılmasıyla birlikte, Kahramanmaraş Bölgesi deDoğu Roma, yani Bizans'ın payına düştü.
Makedonyalılar ve Kapadokya Krallığı zamanında, Kahramanmaraş ve çevresinde Hellenizm kültürü giderek tamamen yok olmuştur. Bunun yerini Semitik kültürü aldı. Romalılar zamanında, Kahramanmaraş ekonomik yönden canlılığını gitgide yitirmeye başladı. Romalılar, Suriye'yi hem güney hemde kuzey bölge olmak üzere ikiye ayırdılar. Kuzey bölgesinin adına "Kommagene Bölgesi" adını verdiler. Kuzey Suriye Vilayetine bağlı olan en önemli yerleşim bölgesinin başında Kahramanmaraş ve Adıyaman geliyordu. Kahramanmaraş, Romalılar döneminde önemli bir merkez haline getirildi. Bu dönemde şehrin adı "Germanike" diye söylendi. Romalılar zamanında başka şehirlerde birçok ayaklanmalar oldu. Fakat, Kahramanmaraş sakin bir yaşantı içerisindeydi. Kahramanmaraş bölgesine yapılan Sasani istila girişimleri sonuçsuz kaldı. Roma Imparatorlarından Valens döneminde (M.S. 364-378) Kahramanmaraş olağanüstü korunmaya alındı. M.S.395 yılında Roma'nın doğu ve batısı olmak üzere ikiye ayrılmasıyla birlikte, Kahramanmaraş Bölgesi deDoğu Roma, yani Bizans'ın payına düştü.
Bizanslılar
Dönemi (M.S. 395-605):
Romalılar'ın doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrılmasından sonra, Kahramanmaraşta tamamen Bizanslılar'da kaldı. Bizanslılar zamanında şehrin adı "Marasion" olarak geçmektedir. Kahramanmaraş, bu dönemde Müslüman Araplar'la Bizanslılar'ın sınırında önemli bir askeri üs olma özelliğini kazandı. Tam sınırda olmasından dolayı, bazan Bizanslılar'a, bazan da Araplar'ın hakimiyetine geçti. Her defasında da çok tahribat görmesine rağmen yeniden onarılmıştır.Bizans Imparatoru I. Justianus zamanında (527-565) doğudan gelen SasaniIer le uzun süre çatışmalar oldu. Kahramanmaraş'ta bu çatışmalardan oldukça çok zarar gördü. Bizanslılar'ın ekonomik yönden güçsüzlüğünü fırsat bilen Sasaniler, 605'de içanadolu'ya kadar gelerek, Kayseri'yi daha sonra da Kahramanmaraş'ı işgal ettiler. Sasaniler 7 yıllık aradan sonra 611'de Kahramanmaraş'tan geri çekilmek zorunda kaldılar.
Romalılar'ın doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrılmasından sonra, Kahramanmaraşta tamamen Bizanslılar'da kaldı. Bizanslılar zamanında şehrin adı "Marasion" olarak geçmektedir. Kahramanmaraş, bu dönemde Müslüman Araplar'la Bizanslılar'ın sınırında önemli bir askeri üs olma özelliğini kazandı. Tam sınırda olmasından dolayı, bazan Bizanslılar'a, bazan da Araplar'ın hakimiyetine geçti. Her defasında da çok tahribat görmesine rağmen yeniden onarılmıştır.Bizans Imparatoru I. Justianus zamanında (527-565) doğudan gelen SasaniIer le uzun süre çatışmalar oldu. Kahramanmaraş'ta bu çatışmalardan oldukça çok zarar gördü. Bizanslılar'ın ekonomik yönden güçsüzlüğünü fırsat bilen Sasaniler, 605'de içanadolu'ya kadar gelerek, Kayseri'yi daha sonra da Kahramanmaraş'ı işgal ettiler. Sasaniler 7 yıllık aradan sonra 611'de Kahramanmaraş'tan geri çekilmek zorunda kaldılar.
İslam
Medeniyetleri Dönemi:
Dört Halife döneminde zamanın Suriye Valisi Muaviye, zaman zaman Anadolu'nun içlerine doğru akınlar yapmaya başladı. M.S. 632'de Halid Bin Velid komutasındaki Müslüman Orduları Kahramanmaraş üzerine yürüdüler. 0 zamanda Kahramanmaraş Kalesi'nin içi Bizanslı askerlerle dolu idi. Bizanslı kale koruyucuları karşılarında Büyük Islâm ordularını görünce, kendilerine zarar verilmemek şartıyla teslim olup kaleyi Müslüman Ordulara teslim etmeyi kabul ettiler. Halid Bin Velid emriyle Kahramanmaraş kalesi yıktırılarak, kendi usluplarına göre yeniden onarttırıldı.
Emevi Halifesi olan 1. Muaviye (661-680) zamanında, Kahramanmaraş şehri ve kalesi büyük bir onarım gördü. Bayındır hale getirilen şehir, merkezi duruma getirildikten sonra, bir askeri üs olarak kullanıldı. Bizanslılar, en çok 1. Yezid'den çekiniyorlardı. Ne var ki 1. Yezit 683 yılında ölünce, Bizanslılar Kahramanmaraş üzerine yürüdüler. Bizanslılar'ın acımasız ve yoğun saldırıları, Kahramanmaraş halkını tedirgin etti. Araplar'la Bizanslılar arasında Abdülmelik döneminde antlaşma sağlandı. Mervan zamanında da antlaşma geri bozuldu. Antlaşmanın bozulmasıyla birlikte, Kahramanmaraş'ta yer yer çatışmalara sahne oldu.
II. Mervan zamanında (744-750), Bizans Imparatoru 5. Konstantinos, ordusu ile Kahramanmaraş'ı kuşattı. Bu kuşatma sonuçsuz kaldı. 746 yılında, şehir tekrar Bizanslıların eline geçti. Bizanslılar Kahramanmaraş'ı ele geçirince yakıp yıktılar ve yağmaladılar. Aradan bir yıl geçtikten sonra, 747'de II. Mervan komutasındaki Müslüman Ordular yeniden Kahramanmaraş'ı Bizanslıların elinden aldılar. II. Mervan zamanında şehir yeniden onarılarak bayındır hale getirildi.
Bizanslılar, bu duruma çok kızdılar. Nitekim 754'de şehri tekrar ele geçirerek yakıp yıktılar. Daha sonra Abbasi Halifesi el Mansur Kahramanmaraş'a asker göndererek şehri tekrar Bizanslıların elinden alarak yeniden imar ettirdi.
777'de Kahramanmaraş halkı, Bizans topraklarına saldırarak yağmaladılar. Kahramanmaraş halkı ile başedemeyeceğini anlayan Bizanslılar, bu defa büyük bir ordu ile (110.000 kişilik) Kahramanmaraş'ı kuşattılar (779) Bizanslılar şehri yakıp yıktıktan sonra geri çekildiler. 865 yılına kadar Kahramanmaraş, Müslüman Arablarla Bizanslılar arasında sürekli el değiştirdi. Bu durum karşısında şehir adeta bir harabeye döndü. 886'da kesin olarak Müslüman Arablar'ın egemenliğine geçti. Aynı yılın sonunda Bizanslılar kuzeyden şimdiki Göksun Tekir ve Kılavuzlu Köyü üzerinden gelerek şehri tekrar kuşattılarsa da Müslüman Arablar'ın çetin direnişi karşısında tutunamadan geri çekilmek zorunda kaldılar. Bu sırada kenar mahallelere zarar verdiler. Aradan gegen 15 yıl sonra Bizanslılar'ın ünlü komutanı Andronikos, Müslüman Arabları yenerek Kahramanmaraş'ı tekrar ele geçirdi. Kahramanmaraş 916 yılında da Ermeniler'in yağmalamasına sahne oldu.
952 yılında Bizanslılarla Hamdaniler arasında savaş çıktı. Savaş sonucu, şehir bu defa da Hamdaniler'in eline geçtiyse de; 962 yılında tekrar Bizanslıların hakimiyetine girdi.
Dört Halife döneminde zamanın Suriye Valisi Muaviye, zaman zaman Anadolu'nun içlerine doğru akınlar yapmaya başladı. M.S. 632'de Halid Bin Velid komutasındaki Müslüman Orduları Kahramanmaraş üzerine yürüdüler. 0 zamanda Kahramanmaraş Kalesi'nin içi Bizanslı askerlerle dolu idi. Bizanslı kale koruyucuları karşılarında Büyük Islâm ordularını görünce, kendilerine zarar verilmemek şartıyla teslim olup kaleyi Müslüman Ordulara teslim etmeyi kabul ettiler. Halid Bin Velid emriyle Kahramanmaraş kalesi yıktırılarak, kendi usluplarına göre yeniden onarttırıldı.
Emevi Halifesi olan 1. Muaviye (661-680) zamanında, Kahramanmaraş şehri ve kalesi büyük bir onarım gördü. Bayındır hale getirilen şehir, merkezi duruma getirildikten sonra, bir askeri üs olarak kullanıldı. Bizanslılar, en çok 1. Yezid'den çekiniyorlardı. Ne var ki 1. Yezit 683 yılında ölünce, Bizanslılar Kahramanmaraş üzerine yürüdüler. Bizanslılar'ın acımasız ve yoğun saldırıları, Kahramanmaraş halkını tedirgin etti. Araplar'la Bizanslılar arasında Abdülmelik döneminde antlaşma sağlandı. Mervan zamanında da antlaşma geri bozuldu. Antlaşmanın bozulmasıyla birlikte, Kahramanmaraş'ta yer yer çatışmalara sahne oldu.
II. Mervan zamanında (744-750), Bizans Imparatoru 5. Konstantinos, ordusu ile Kahramanmaraş'ı kuşattı. Bu kuşatma sonuçsuz kaldı. 746 yılında, şehir tekrar Bizanslıların eline geçti. Bizanslılar Kahramanmaraş'ı ele geçirince yakıp yıktılar ve yağmaladılar. Aradan bir yıl geçtikten sonra, 747'de II. Mervan komutasındaki Müslüman Ordular yeniden Kahramanmaraş'ı Bizanslıların elinden aldılar. II. Mervan zamanında şehir yeniden onarılarak bayındır hale getirildi.
Bizanslılar, bu duruma çok kızdılar. Nitekim 754'de şehri tekrar ele geçirerek yakıp yıktılar. Daha sonra Abbasi Halifesi el Mansur Kahramanmaraş'a asker göndererek şehri tekrar Bizanslıların elinden alarak yeniden imar ettirdi.
777'de Kahramanmaraş halkı, Bizans topraklarına saldırarak yağmaladılar. Kahramanmaraş halkı ile başedemeyeceğini anlayan Bizanslılar, bu defa büyük bir ordu ile (110.000 kişilik) Kahramanmaraş'ı kuşattılar (779) Bizanslılar şehri yakıp yıktıktan sonra geri çekildiler. 865 yılına kadar Kahramanmaraş, Müslüman Arablarla Bizanslılar arasında sürekli el değiştirdi. Bu durum karşısında şehir adeta bir harabeye döndü. 886'da kesin olarak Müslüman Arablar'ın egemenliğine geçti. Aynı yılın sonunda Bizanslılar kuzeyden şimdiki Göksun Tekir ve Kılavuzlu Köyü üzerinden gelerek şehri tekrar kuşattılarsa da Müslüman Arablar'ın çetin direnişi karşısında tutunamadan geri çekilmek zorunda kaldılar. Bu sırada kenar mahallelere zarar verdiler. Aradan gegen 15 yıl sonra Bizanslılar'ın ünlü komutanı Andronikos, Müslüman Arabları yenerek Kahramanmaraş'ı tekrar ele geçirdi. Kahramanmaraş 916 yılında da Ermeniler'in yağmalamasına sahne oldu.
952 yılında Bizanslılarla Hamdaniler arasında savaş çıktı. Savaş sonucu, şehir bu defa da Hamdaniler'in eline geçtiyse de; 962 yılında tekrar Bizanslıların hakimiyetine girdi.
Anadolu Selçuklu
İmparatorluğu Dönemi:
Anadolu
Selçukluları, Anadolu'ya akınlar yapmaya başladılar. Bizanslılar
için en büyük engel de, Anadolu Selçuklu Türkleri idi. Nitekim
26 Ağustos 1071'de Malazgirt'te Romanos Diogenes komutasındaki
Bizans orduları, Sultan Alpaslan komutasındaki Selçuklu
Türkleri'ne yenildiler. Malazgirt Meydanındaki bu büyük savaş
sonunda Romanos Diogenes esir alındı. Böylelikle Doğu Anadolu
tamamen Selçuklu Türklerin hakimiyetine geçti. Bunun sonucunda da
1072'de Bizanslılar Domestin, komutasındaki orduları ile birlikte,
Elbistan, Malatya ve Kahramanmaraş'ı ellerinde tutuyorlardı. Bu
sırada Kutalmışoğlu Süleyman Şah, 1075'de Iznik'i alarak
Anadolu Selçuklu Türk Devleti'ni kurdu. 1079'da Kahramanmaraş'ta
bu defa da bir Ermeni Prensliği kuruldu.
1085'de Selçuklu
komutanı Emir Buldacı komutasındaki ordu, Elbistan, Afşin,
Göksun, Hunu'(Arıtaş)yu Bizanslılar'dan alarak Anadolu Selçuklu
topraklarına kattı. Bu sırada Kahramanmaraş Ermenilerin elinde
idi. Çevre illere göre, bir psikoposluk merkezi durumunda idi.
Ermeniler'le Bizanslılar'ın arası açıldığından, Ermeniler
bağımsız olarak hareket ediyorlardı. Bu zamanda Kahramanmaraş'ta
yeni kurulan Ermeni Katolikosluk'un başına Bagos adlı bir papaz
tayin edildi.
1097 yılında Haçlı seferleri başladı. Haçlılar
önce İznik'i alıp, daha sonra Anadolu'nun birçok şehirlerinide
yağmaladılar. Haçlılar; Kayseri, Göksun, Tekir üzerinden
gelerek Kahramanmaraş'ı aldılar. Şehri tamamen yağmaladıktan
sonra Antakya'ya doğru yürüdüler.
1. Haçlı seferleri
sırasında Türkler oldukça çok zulüm ve işkence
gördüler.Anadolu Selçukluları ile Danışmentliler bir araya
gelerek Haçlılara karşı koymaya başladılar. Anadolu
Selçukluları ile Danışmendliler'in birlikte hareket etmelerinden
her iki tarafın halkı'da memnundular. Büyük güç birliği
sayesinde, Haçlıların bazı komutanları tutuklandı. Haçlı
komutanlarının tekrar serbest bırakılması hususunda,
Danışmentlilerle Anadolu Selçukluları arasında tekrar
anlaşmazlık meydana geldi. Bu arada Danışmendliler, Kahramanmaraş
ve çevresini ele geçirdiler. Danışmend Gazi komutasındaki
Danışmendliler, Kahramanmaraş Ovası'nda Bizanslıları yenerek,
komutanları Bohemont'u esir aldılar. Böylelikle Kahramanmaraş ilk
defa Danışmendli Türkler'in eline geçti. (1100). Kahramanmaraş'ta
Danışmendliler hüküm sürmeye başladılar. 1103'de 1. kılıç
Arslan, Danışmendlileri Kahramanmaraş yakınlarında bozguna
uğratarak net bir sonuçla yenip, şehri teslim aldı. Daha sonra da
Elbistan'ı da Ermenilerden alarak kendi topraklarına kattı.
1107'de
Büyük Selçuklu Imparatorluğu'nun karışıklığından yararlanan
Ermeniler, Bizanslılar ve Haçlılar, güçlerini birleştirerek
Türkler'e karşı saldırıya geçtiler. Bunları durdurmak için
10.000 dolayındaki Türk Ordusu Kahramanmaraş Ovası'na girdi.
Bunun üzerine Bizanslılar Göksun'a geldiler. Haçlılar Elbistan
ve Ceyhan Havzası'na hakim oldular. Kahramanmaraş 1136'da
Danişmendlilerin eline geçti. Melik Muhammet komutasındaki
Danişmendliler, Kahramanmaraş'ı olduğu gibi Pazarcık, Elbistan
ve Göksun'u da ele geçirdiler. Kahramanmaraş bir yıl sonra
1137'de tekrar Bizanslılar'ın eline geçti.Anadolu Selçuklu
Sultanı 1. Mesut Komutanlığındaki Türkler, 1138'de
Kahramanmaraş'a gelerek çok sayıda Ermeni ve Haçlılar'ı esir
aldılar. Bu duruma çok hiddetlenen Haçlılar, bu defa da Elbistan
ve Göksun üzerine yürüdülerse de Danişmendli Melik Muhammed
bunlara izin vermedi.
1149 yılında 1. Mesut büyük bir ordu ile
tekrar Haçlılar üzerine yürüyerek, Kahramanmaraş ve çevresini
kesin olarak kendi topraklarına kattı. Selçuklular daha sonra
Adıyaman, Gaziantep, Besni ve Pazarcığı da alarak buraları
merkezi Elbistan olmak üzere oğlu Kılıç Arslan'ın yönetimine
bıraktı. Kılıç Arslan döneminde Elbistan en parlak dönemini
yaşadı.
1155 yılında 1. Mesut, Selçuklu tahtını oğulları
ve damatları arasında paylaştırdı. Kardeşler ve damatlar
arasında taht kavgaları çıktı. Selçuklular'ın bu iç
karışıklıklarından faydalanan Ermeniler, Kahramanmaraş'a tekrar
saldırdılar (1156). Kahramanmaraş halkının büyük bir kısmı
kılıçtan geçirilerek, şehir yakıp yıkıldı ve yağmalandı.
II. Kılıç Arslan bu duruma çok üzüldü ve Tekrar Kahramanmaraş
üzerine yürüdü.
Kahramanmaraş 1172'de de Musul Atabeği
Nurettin Mahmut'un hakimiyetine girdi. Il. kılıçarslan Elbistan,
Göksun, Besni ve Pazarcık yörelerini tekrar aldı. Kendisi
yaşlandığı için 1186'da emri altındaki toprakları 11 oğlu
arasında paylaştırdı. Kahramanmaraş, Elbistan, Göksun ve
çevresi oğlu Mugiseddin Tuğrulşah'a verildi.Kısa bir süre sonra
yine taht kavgaları başladı. Bu arada iyice yaşlanan
I.Kılıçarslan 1192'de öldü.
1243'de yapılan Kösedağ
savaşı sonucunda Selçuklular'ın İlhanlılar'a yenilmesiyle
birlikte, Anadolu'nun her yanında karışıklıklar meydana geldi.
Bu karışıklıkları fırsat bilen Ermeniler Kahramanmaraş'ı
tekrar işgal ettiler. Bundan sonra da iranlı Moğollara bağlı
kalmak şartı ile Kilikya Ermeni Devleti'nde kaldı.1282'de
Memluklar, Kahramanmaraş'ı tekrar aldılarsa da Ilhanlı Hükümdarı
Abaka Han, Anadolu'ya gelerek Kahramanmaraş ve çevresini
topraklarına kattı. Abaka Han, emrindeki askerlere, Anadolu'nun
çeşitli yerlerinde olduğu gibi Elbistan ve civarındaki binlerce
insanı acımasızca öldürttü.Anadolu'nun her tarafında olduğu
gibi, Kahramanmaraş ve çevresinde de Iranlı İlhanlılar'ın
baskısı giderek arttı. Yerli halk, giderek huzursuz oluyordu.
Nitekim 1297'de Memluk askerleri ile Türkmenler'den meydana gelen
büyük bir ordu kilikya'yı işgal ettikten sonra Kahramanmaraş ve
çevresini de ele geçirdiler. Bu sırada Türkmen boylarından büyük
bir nüfus Kahramanmaraş'a yerleştirildiler. Kahramanmaraş'ın
Memluklar'ın eline geçmesi ile birlikte Hıristiyanların ve
Ermenilerin hakimiyetlerine son verildi.
1318 yılında Anadolu
Selçuklu Devleti de yıkıldı.
Dulkadiroğulları Beyliği
Dönemi:
Büyük
Anadolu Selçuklu Imparatorluğu'nun yıkılması ve Moğol istilası
sonucunda, Türkmen oymakları kendi aralannda toplanarak birlik
kurmaya çalıştılar. Anadolu Selçuklu İmparatorluğu yıkılınca,
Türkiye'nin çok bölgesinde beylikler kurulmaya başlandı. Halkın
Moğol istilasından kaçması, yeni Beyliklerin kurulması için de
zemin oluşturdu.
1340 yılına kadar Anadolu'nun birçok yeri
İlhanlılar'la Memluklu'lar arasında el değiştirdi. Bu tarihte
güçlenen ve toparlanan Memluklu'Iar, bağımsızlıklarını ilan
ederek İlhanlılar'ı tanımadılar.
Bu tarihlerde Kahramanmaraş
ve çevresinde toparlanan Türkler, Memluklar'ın egemenliği altında
olmak üzere bir beylik kurdular. Bu beyliğin adı da "Dulkadir
Beyliği" oldu. Oğuzlar'ın Bozok kolundan olan
Dulkadirliler'in ilk hükümdar beyi de Zeyneddin karacabey oldu.
Karaca Bey; çok gözü pek, dürüst ve akıllı biri idi. Karaca
Bey'in ilk işi herkesi etrafında topladıktan sonra, Elbistan ve
havalisini Eretna Bey'in elinden aldı. (1339). Memluk Sultanı Melik
Nasır Muhammed, Zeyneddin Karaca Bey'e Türkmenler Beyliği'ni ve
Elbistan Valiliği'ni verdi. Haliyle de Elbistan Merkez oldu.
Dulkadirliler güçlendikten sonra Adana'nın Sis (Kozan) ilçesindeki
Ermeniler'le girdikleri çatışmada başarılı oldular.
Dulkadirliler'in sürekli güçlendiğini gören Memluklular,
rahatsız olmaya başladılar. 1348'de bağımsızlıklarını ilan
ettiler.
Dulkadirliler'in Kahramanmaraş'ta güçlenmesini
sindiremeyen Memluklular bir hareket düzenledilerse de başarılı
olamadılar.
Memluklular, Elbistan üzerinden Dulkadirliler
üzerine ikinci defa büyük bir ordu ile saldırı düzenlediler. Bu
sırada, Dulkadirliler yenik düşerek, Zeyneddin Karaca Bey'de
Eretneliler'e sığındı. Eretne Bey'de kendilerinin geleceklerini
ön planda tuttuklarından onu Memlüklular'a teslim etti. Karaca
Bey, Memlüklular tarafından Mısır'a götürülerek Kahire'de idam
edildi (1353).
Bundan sonra Kahramanmaraş ve civarında
Ramazanoğlu Beyliği kuruldu. Memluklular'da, Türkmenleri
Ramazanoğlu Beyliği'ne bağladılar. Elbistan valiliğine de
Dulkadir soyundan gelen Halil Bey atandı. Halil Bey'in etrafında
toplanan Türkmenler ve Dulkadir soylu olanlar büyük birlik meydana
getirdiler. Güçlenen Halil Bey, Pazarcık, Harput, Besni ve
Malatya'yı da kendilerine bağladı. Memluklular HaIil Bey'in
Dulkadirliler tarafını desteklemesine ve sınırlarını
genişletmesini hazmedemediler.
Halil Bey komutasındaki
Dulkadirliler, Memluklular'la girdiği çatışmada galip geldiler.
Memluklu'lar bu duruma çok kızdılar. Dulkadir soyundan olan Harput
yöneticisi Ibrahim Bey, Memluklular'la bir olup kardeşi Halil Bey'i
öldürttü (1386). Bu defa Dulkadirliler'in başına Suli Bey
getirildi. Suli Bey, bir ara Memluklular'la birlikte hareket ettiyse
de, bir süre sonra Memluklular'a karşı cephe aldı. Memluklu'lar
1395'de Dulkadirliler'le savaşarak, Dulkadirliler'i yenilgiye
uğrattılar. Suli Bey'de 1398'de öldürüldü.
1399'da
Nasıreddin Mehmet Bey, Dulkadiroğulları Beyliği'nin başına
getirildi. 1401'de Timur, orduları ile gelerek, Elbistan, Besni,
Malatya ve Kahramanmaraş'ın bir bölümünü alarak yağmalattırdı.
Timur'un gücü karşısında çaresiz kalan Dulkadirliler, Timur
egemenliğini kabullenmek zorunda kaldılar. Bu arada Osmanlı
şehzadeleri arasında taht kavgaları başladı. Nasıreddin Mehmet
Bey, 1412 yılında Ankara'ya kadar gelerek Osmanlı Şehzadelerinden
Çelebi Mehmet'e destek oldu.
Osmanlılar'ın da yardımı ile
Kayseri'yi Karamanoğulları'ndan alarak Dulkadiroğulları
Beyliği'ne bağladı. Nasıreddin Mehmet Bey iyice yaşlanınca 1442
yılında öldü. Yerine oğlu Süleyman Bey geçti. Süleyman Bey'in
çok güzel kızı olan Siddi Hatun, Osmanlılar'ın ll. Murat
devrinde oğlu Şehzade ll. Mehmet ile evlendi. II. Murat'ın annesi
de Dulkadir soyundan olduğu gibi, Yavuz Sultan Selim'in annesi de
aynı soydan olan Ayşe Hatun'dur. Yani Yavuz'un annesi de
Kahramanmaraşlı'dır.
Osmanlı Sarayı'na Kahramanmaraşlı dört
gelinin gitmesi, Osmanlılar'la Dulkadirliler arasındaki
akrabalıktan dolayı Osmanlılar, Dulkadiroğulları Beyliği'ne
herzaman yardımcı olmaya çalıştılar. Yavuz'un annesinin
Kahramanmaraşlı oluşu, Yavuz'un da Trabzon Valisi olduğu
sıralarda annesinin Trabzon'da uzun süre kalması Kahramanmaraş
ile Trabzon arasındaki kardeşlik ve akrabalık duygularının da
Osmanlılardan günümüze kadar süregelmiştir.
Osmanlılarla bu
akrabalıktan dolayı Süleyman Bey'in 12 yıllık Saltanatı dönemi
Dulkadirliler için çok sakin ve parlak geçti. Süleyman Bey ölünce
yerine oğlu Melik Arslan geçti (1454).
MelikArslan döneminde,
Akkoyunlular Harput'a (Elazığ) sefer düzenlediler ve Harput'u
Dulkadirliler'den almayı başardılar. Çaresizlik içinde kalan
Melik Arslan Mısır'a giderek Memluklular'dan yardım talebinde
bulundu. Ancak, Mısır'a vardığında kardeşi Şah Budak
tarafından öldürüldü. Şah Budak'ta Dulkadir Beyliği'nin başına
getirildi. Fakat yerli halk, kardeş katili bu kişiye karşı
çıktılar. Büyük bir baskı sonucu Şah Budak tekrar
Memluklular'a sığındı. Bu defa da Dulkadirliler'in başına
Memluklular'ın emriyle Nasıreddin Bey'in oğlu Rüstem Bey,
getirilmek istendi. Osmanlılar'da Şehsuvar Bey'i getirmek
istediler. Dolayısı ile, Dulkadiroğulları Beyliği yüzünden
Osmanlılar'la Memluk Devletinin arasındaki dostluk bozuldu.
1466'da
Osmanlılar'ın emrindeki Şehsuvar Bey, Kahramanmaraş'a gelerek
Dulkadir topraklarının tümünü alıp, kendine bağladı.
Memluklular'a karşı da açıktan savaş ilan etti. Şehsuvar Bey
zamanında parlak zaferler kazanıldı. Son olarak, Memluklular
Yeşbek komutasındaki bir orduyu Şehsuvar Bey'in üzerine
gönderdiler. Gaziantep yakınlarında çıkan savaşta Şehsuvar Bey
yenildi ve kendisi de esir edildi.
Şehsuvar Bey Memluklular
tarafından idam edilerek, Kahramanmaraş Dulkadiroğulları
beyliği'nin başına da yeniden Şah Budak getirildi.
Osmanlı
Imparatorluğu'da Ala üd-Devle'yi başa getirmek istediler. Osmanlı
taraftarı olan Ala üd-Devle, Memluklular'a da dost görünerek,
kardeşi Şah Budak'ı öldürttü ve Dulkadiroğulları tahtını
ele geçirdi. Osmanlılar'ın buyruğu altında olmak kaydı ile
saltanatını sürdürmeye başladı. Bu arada Akkoyunlu Devleti ile
doğuda savaşa girerek Diyarbakır'ı da Dulkadiroğulları
topraklarına kattı. Osmanlı Imparatorluğu'nun da yardımı ile
iyice güçlenen Ala üd-Devle, bu defa da Şah Ismail üzerine
yürümeye karar verdi. Bunu öğrenen Şah Ismail, erken davranarak
Elbistan üzerine yürüdü. Dulkadirliler'in elinde bulunan
Elbistan'ı yakıp yıktıktan sonra, başta Elbistan olmak üzere,
Harput (Elazığ), Diyarbakır ve çevresini de ele geçirdi (1507).
Ala üd-Devle, oğlu Sarı Kaptan komutasındaki bir orduyu
Diyarbakır üzerine gönderdi. Fakat başarılı olamadı. Üstelik
oğlu Sarı Kaptan yakalanarak öldürüldü.
Memluklular'ın
kışkırtması sonucu, Ala üd-Devle Osmanlılar'la ilişkiyi kesti.
Osmanlılar, Ala üd-Devle'nin yüz çevirmelerine çok kızdılar.
Osmanlı Padişahı Yavuz Selim'in emri ile, Sinan Paşa
komutasındaki Osmanlı orduları Dulkadiroğulları Beyliği'nin
üzerine yürüdü. Turna Dağı Savaşı sonucunda yenilgiye uğrayan
Ala üd-Devle öldürüldü. Bununla birlikte dört oğlu da savaş
sırasında öldürüldü (1515).
Osmanlılar'ın eline geçen
Dulkadiroğulları'nın başına Ali Paşa Bey getirildi. Daha sonra
da merkeze bağlanarak Zülkadriye eyaleti adı ile (Zülkadriye
Genel Valiliği) Istanbul Osmanlı Sarayından gönderilen valiler
tarafından idare edildi.
Kahramanmaraştan Osmanlı Sarayına Giden Gelinler:
Devlet Hatun: Dulkadirli Şaban Bey'in kızıdır. Yıldırım Bayazıt'ın eşi olup, saraya giden ilk gelin.
Emine Hatun: Dulkadirli Naşir Muhammed Bey'in kızıdır. Birinci Mehmet'in (Çelebi) eşidir.
Sitti Mükerreme Hatun: Dulkadirli Süleyman Bey'in 5 kızından en güzelidir. Ikinci Murat'ın oğlu Mehmet (Fatih) ile evlidir. Edirne Sultan Camiinde gömülüdür.
Ayşe Hatun: Gülbahar Sultan'da denilir. Ala üd-devle Bey'in kızı olup, II. Bayazıt'ın karısı ve Yavuz Sultan Selim'in annesidir.
Osmanlı İmparatorluğu
Dönemi:
Kahramanmaraş ve çevresi
Osmanlı İmparatorluğu yönetimine kesin olarak Yavuz Sultan Selim
zamanında katıldı. Yavuz Sultan Selim, öldürülen Şehsuvar
Bey'in oğlu Ali Bey'i Kahramanmaraş Genel Valiliği'ne (Zülkadriye
Genel Valiliği) atadı. Ali Bey Kahramanmaraş ve Elbistan yöresini
iyi idare etti. Hatta, Osmanlılar'ın Mısır seferinde önemli
görevler üstlendi. Ali Bey Vezir Ferhat Paşa'nın iftirası ile
1521'de idam edildi.
Kahramanmaraş bu tarihte Osmanlı
Imparatorluğu'nun önemli bir vilayeti durumuna getirildi. Osmanlı
Genel Valiliği olan Zülkadriye Eyaleti'ne Ayıntap, Malatya, Samsat
ve Kadirli Sancakları da bağlandı.
Kahramanmaraş Osmanlılar
zamanında Orta Anadolu, Suriye ve İran arasında yapılan ticaretin
merkezi durumuna getirildi. Orta Anadolu'yu Akdeniz'e, Güney'i,
Güneydoğu ve Doğu'ya bağlayan transit karayolu kavşağı
durumuna getirildi. Kahramanmaraş'ın 1564'de nüfusu 14.000
dolayında idi. Kahramanmaraş'ta Osmanlılar döneminde 114 dükkan
ve 3 han bulunuyordu. Ayrıca 2 adet büyük boyahane vardı, bu
dönemde Kahramanmaraş ve çevresi en parlak dönemini yaşadı.
Halk huzur içerisinde idi. Ayrıca Ticaret yollarının buradan
geçmesi, Kahramanmaraş'ın alışveriş, yaşantı ve ekonomik
bakımdan çok gelişmesine neden oldu.
Geçiş Dönemi:
1.
Selim'in Iran'a yaptığı sefer sonucunda, Doğu Bayazıtlı Beyler
ile Osmanlılar arasında çıkan anlaşmazlık sona erdi. 1. Selim,
İran dönüşünde beraberinde getirdiği Doğu Bayazıtlıları
Kahramanmaraş'a yerleştirdi. Bayazıtlılar'ın Kahramanmaraş'a
gelmesiyle Dulkadiroğulları ile Bayazıtlılar arasında yer yer
anlaşmazlıklar oldu. Kahramanmaraş'ın doğu kesimi
Dulkadiroğulları'nın, batı kesimi de Bayazıtlılar'ın denetimi
altında idi. Yıllarca süren aile kavgaları Kahramanmaraş'ın
gerilemesine neden oldu. Kahramanmaraş önemli ticaret merkezlerinin
kavşak noktasında olmasına rağmen XlX. yy'da önemini biraz
kaybetti.
Osmanlı İmparatorluğu'na karşı çıkan Mısır
Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa
komutasındaki Mısırlılar, Kahramanmaraş'a gelerek şehri işgal
ettiler. Mısırlılar'ın işgali 19 ay sürdü. Işgal sırasında,
Bayazıt'lı aile reislerinden Süleyman Bey komutasındaki
Kahramanmaraşlılar, Mısırlılar'a karşı koydularsa da
Mısırlılar'ın üstün gücü sayesinde teslim olmak zorunda
kaldılar (1833). Mısır komutanı İbrahim Paşa'da bir yaz boyunca
Kahramanmaraş bağlarında yayladı. Bundan dolayıdır ki
Kahramanmaraşlıların her yıl bağa göçmeleri (hali vakti
yerinde olanlar) bir gelenek halini almıştır.
1840 yılında
Osmanlılarla Mısırlılar arasında antlaşma sağlandı. Antlaşma
sonucu Mısırlılar Kahramanmaraş ve çevresini tamamı ile
boşalttılar. Kahramanmaraşlılar bir ara ekinlerini yok eden
Ceridler ve Tecirler aşiretleri ile çatıştılar. Yerli halk, bir
arada şehrin kuzey kesimlerinde yerleşen Çerkezler ve Uzunyayla'da
göçebe olarak hayatlarını sürdüren Avşarlar'la anlaşmazlıklara
girerek şehrin ekonomik yönden az gelişmesine neden oldular.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)